![adamlar grubu kahırlı merdiven albümü](https://static.wixstatic.com/media/01d8a7_19cbe9aacddf4247b9985482028cb5a6~mv2.jpg/v1/fill/w_980,h_665,al_c,q_85,usm_0.66_1.00_0.01,enc_auto/01d8a7_19cbe9aacddf4247b9985482028cb5a6~mv2.jpg)
"Güzellik ve zekayla dolu şahane bir albüm.
Sadece kendi tarihleri için değil hepimiz için önemli bir albüm."
-Harun Tekin, 17.11.2024 (IG)
Albüm Puanı: 9/10
Öne Çıkan Parçalar:
1. Duende 2. Dalgalı 3. Es
2010 yılında Halimden Konan Anlar grubunun Myspace sayfasıyla hayatımıza giren Tolga Akdoğan, o günden bugüne her geçen gün sanatçı kişiliğinin üzerine koyarak ilerledi. Yıllar önce oynadığı efsane AID pastil reklamı da elbette buna dahil, evet. 2024 yılında ise rahatlıkla söyleyebiliriz ki Akdoğan, artık ülkemizdeki hem ana akım hem alternatif müzik piyasasının gerçekten en kıymetli müzisyenlerinden biri haline geldi. Hala bir side project olarak Halimden Konan Anlar adı altında mizahi işler de yapmıyor değil. Ancak bugünlere gelmesinin esas sebebi, şu an belki de aktif olarak en başarılı 10 modern rock grubundan biri olduğu şüphesiz olan grup: Adamlar.
Akdoğan, çoğu şarkının yazarı ve grubun vokali olduğu için bu işin doğası gereği ön plana çıksa da Gürhan Öğütücü (gitar), Berat İşçioğlu (bas) ve Berkan Tilavel (davul), her biri kendi enstrümanında artık ustalaşmış olan hepsi birbirinden yetenekli sanatçılar. İşte Adamlar, 10. yılına özel bir konser verecek kadar zaman içinde ve gözümüzün önünde olgunlaştı. Biz de bu anın hepsine en ön sıradan tanıklık ettik:
Grup, efsane albümleri Eski Dostum Tankla Gelmiş (2014) ile hayatımıza girdi. Alaycı ve upuzun şarkı sözlerinin inanılmaz melodiler ile buluştuğu o albüm sonrası ise hiç vitesi düşürmedi: İkinci albüm Rüyalarda Buruşmuşuz (2016), hem ilkinin sound’unu devam ettirdi hem de grubu daha da derinleştirdi. 3 yıl sonra ise bizim de daha önce detaylıca incelediğimiz Dünya Günlükleri (2019) ve malum hitleri ile janrlarını genişleterek tek kelimeyle zirveye çıktı. Ardından, iki EP halinde çıkarıp daha sonra tek plak haline getirilen (ve elbette ismiyle Âşık Veysel’e selam çakan) Harekete kimse mâni olamaz (2021 & 2023) yayımlandı. Burada nispeten daha synth-pop bazlı düzenlemeleriyle çağa ayak uydurdu; ama basmakalıp altyapı düzenlemeleri ile şarkılarındaki o ruhu maalesef fazlasıyla kaybetti.
Canlı # 01:FadeOut Studios EP (2024) ise önceki albümdeki şarkıların aynılarını sadece gitar-davul temeline dayandırarak kaybettiği benliğini geri buldu. Videolarında gözümüzle görmesek inanmayacaktık gerçekten: Bu canlı EP, sanki hücum kayıtla değil de saatlerce uğraşılmış ve onlarca filtreden geçirilmiş bir kanal kayıt albümü kalitesindeydi. Ayrıca EP, muhtemelen hayatımızda dinlediğimiz en özel Erkin Baba cover’ını da müzik tarihimize kazandırdı.
Grubun 10. yılına özel çıkardığı Kahırlı Merdiven (2024) albümünün hikayesini tam olarak benimsemek için ise yukarıdaki dört paragrafa sığdırmaya çalıştığımız diskografiye hakim olmak şart. Bunun en büyük sebebi ise Kahırlı Merdiven’in, aslında grubun geçmiş 10 yılında çıkardığı albümlerin sonucunda kök salmış olması. Adamlar, elektronik altyapıları bir kenara itiyor ve 10 yıldır dallanıp budaklanan ağacının gövdesini yüzde yüz saf bir gitar-bas-davul formülüyle suluyor. En nihayetinde, verdiği meyve ise içinde bir tane bile boş şarkı olmayan 9 parçalık bir ustalık eseri oluyor.
Duende, “İspanyolca dueño de casa yani ev sahibi ifadesinden türeyen mitolojik bir cin ya da hayalet” anlamında. Sanatsal açıdan anlamı ise flamenkoda sıkça görülen “bir sanatçının eserine yansıttığı tutku, yoğun duygusal derinlik ve ruh hali” demek. Bu anlam derinliğine istinaden şarkı, albüme gitarları ve melodisiyle ilk saniyesinden öyle bir giriyor ki albümün baştan sona akan enerjisine birden dalıp gidiyoruz. Sanki Belki Alışman Lazım (2002) dinlemek için kaseti ya da CD’yi takmışız da ilk şarkı olan Bu Akşam birden o ikonik melodisiyle albüme başlamış hissiyatını veriyor.
Hem pre-chorus’taki “Hesap kitap derdi ne?” sözlerinin akorlarının bizi yükselttiği nokta hem de “Aşk havada, ama körler göremez.” nakaratı, gerçekten de hemen ilk dinleyişte bile içimize işlemeyi başarıyor. Daha sonra parçayı loop’a aldığınızda da o duygu asla kaybolmuyor.
Tolga Akdoğan ve Gürhan Öğütücü, neredeyse her şarkı sözünün her melodisine yazmış oldukları elektro gitar riff’lerini tane tane çalarak kalplerimize işlerken Berat İşçioğlu da bas gitarını özellikle verse’lerde resmen konuşturuyor. Duende, hem albümün rock n roll sound’una en uygun başlangıç şarkısı hem de asla dinlemekten bıkmayacağınız bir yeni Adamlar klasiği oluveriyor.
Kahırlı Merdiven parçası, ismiyle ve sözleriyle hayatın zorluklarla dolu olduğunu ama her zaman yolculuğa devam etmemiz gerektiğini vurguluyor: “Aklım aldığınca topladım, dağıldı bıkmadan devam.” Şarkının albüme ismini vermesi de aslında bu noktada şaşırtıcı değil; grubun 10. yılına özel olan bu albümde müzik kariyer yolculuklarının da aynı bu şekilde “acı tatlı” seyrettiğini ifade ediyor.
Parça genelinde olan uzunca şarkı sözleri, artık stereotipik bir Adamlar imzası. Grup, ilk iki albümde yoğunca görülen o alaycılığı korumaya devam ediyor: “Drone drone üstüne, sevdiyseniz like edin.” Albümün geri kalanına kıyasla ise bu şarkı bir noktada ayrılıyor. Enstrümanlardan çok, şarkı sözlerinin derinliği ve kalıcılığı ile hafızalara kazınıyor.
Ah Be Güzelim, ilk saniyesinden bize eşlik eden bas gitar yürüyüşleriyle sizi bir anda içine çekerken, albümdeki yüksek temponun da bir anda düştüğünü hissediyoruz. Parça, kesinlikle ilk dinleyişte bile insanı yakalayan bütünselliğiyle albümün en catchy eserlerinden olan bir aşk şarkısı. Grubun 11 heceli ve 2 dizeli çok klasik bir nakarat kullanma tercihi ise şarkının genel kapsamına kıyasla biraz fazla sade kalmış gibi.
“Döküldü pul, gönül yorgun.” ile başlayan dizelere geçişteki tempo düşüşü ve tekrar bas yürüyüşlerine bağlamak ise parçaya bambaşka bir derinlik katıyor. En sondaki enstrümantal şov ise kesinlikle şarkının zirvesi: Hem gitar hem davul hem de bas muazzam bir ahenk içinde soloya eşlik edip bizi şarkıya tamamen bağlamayı çok kolay bir şekilde başarıyor.
Es, başından sonuna kadar her saniyesinde bir hit potansiyeli olduğunu dinleyicisine hissettiren şahane bir şarkı. Adım adım süregelen gitarları cidden insanı birden moda sokuyor. “Sesini bir göreyim, yüzünü bir duyayım.” dizeleri ise duyuların birbiriyle harmanlandığı bu akıllıca sentez tekniği ile bütün albümdeki en dikkat çeken sözlerden oluyor. Sonra ise pre-chorus’taki bu es ile ardından gelen nakarat girdiğinde ise parçaya adeta teslim oluyorsunuz. Sizi resmen ele geçiriyor. Tek kelimeyle mükemmel bir nakarat bu.
Akdoğan, bu nakaratta özellikle iki defa aynı dizeyi söylerken ikisinin sonundaki vurguyu da farklı yaparak artık ne kadar olgunlaşmış bir vokalist olduğunu bize bir kez daha hatırlatıyor. Ayrıca, buradan Eskişehirspor yetkililerine sesleniyoruz: Lütfen bu nakaratı kulübünüzün bir marşı yapın…
Parçanın en etkileyici kısmı ise elbette en sondaki “Bizimki heves.” sözlerinden sonra es vermesinin devamındaki outro’su oluyor. Berkan Tilavel, davul ataklarıyla burada ayrıca bir şov yapıyor. Bu arada şarkının temposunda bolca “esler verilmesinin” sebebi de muhtemelen parçanın malum ismine bir gönderme, oldukça zekice.
Dalgalı, albümün kesinlikle en özel parçalarından biri. Henüz şarkının intro’sunda bile bir hit dinleyeceğinizin farkına varıyosunuz. Esasen Duman’dan hiç bahsetmeden bu parça hakkında konuşabilmek zor ama ona sonra detaylı değineceğiz.
Şarkının hem verse hem nakarat hem son kısmı ayrı ayrı muazzam melodiler taşıyor. Beste bütünlüğü olarak albümün belki de en ön plana çıkan şarkısı bile olabilir. “Yana yana gidiyorum.” back vokallerindeki ahenk, “Nereye bilmeden, aklımda bir seslen.” dizelerindeki bluesy gitarlar ve “pusula” ile “fosile” kelimelerinin uyumu cidden bambaşka bir seviyede.
Nakaratta ise Akdoğan, performansıyla adeta albümün zirvesine çıkıyor. İlk “gelsin” daha sonra ise “sal” kelimelerindeki vurguları cidden tüyleri diken diken ediyor. Tilavel, bütün şarkıyı davulları harika bir şekilde taşıyor. Öğütücü ise hem ikinci nakarata direkt girmeden önceki “arabesk blues” sololarıyla ve en sondaki malum performansıyla gitarını hafızamıza kazıyor. Ezcümle bu şarkı, cidden kusursuz bir prodüksiyona sahip. Her şey yerli yerinde.
Geçmişten Kaçılmaz, İşçioğlu’nun tempoyu iyice baslarıyla düşürmesiyle dinginleştirerek açılıyor. Verse’lerdeki ara sololarla yine gitarlar da imzasını etkileyici bir şekilde bırakıyor. Özenli gitar riff’leriyle tane tane melodiyi akıllara kazıyan nakaratta ise şu söz suratımıza tokat gibi çarpıyor: “Bir hayat var, onu da böyle mi harcayacağız, söyle canım güzelim.” Cidden bu parça, sözleri bakımından albümün doruk noktalarında: “Gözler yalanı görür de nasıl gizler? Ver elini, içimdekileri sök ve beni buradan çıkar.”
Ayrıca, şarkının isminin etkileyiciliği bile akıllara “Neden albümün ismi Geçmişten Kaçılmaz olmamış?” dedirtiyor. Sondaki solo ise şarkının tepe noktası oluyor, özellikle de nakarat melodisindeki tiz notalara çıkılması oldukça akılda kalıcı bir finale tanık olmamızı sağlıyor.
Kim Sevinir, çok acayip bir riff ile açılıyor. Tam Fadeout albümündeki o hafif stoner rock esintileri estiriyor. Resmen baştan sona gitarın götürdüğü bir şarkı bu. “Sen sevinmen” detayı ise ayrıca yüzleri gülümsetiyor. Kesinlikle canlı performansının da iple çekildiği parçalardan biri oluyor. Defalarca dinlense bile asla eskimeyecek enerjide ve sadelikte bir eser.
Bilsen de Bilmesen de ise grubun özellikle son albümlerine yer yer serpiştirdiği anadolu rock sound’unun devamı niteliğinde. Hem nağmeli vokallerde hem retro melodisinde hem de eski manileri bariz bir şekilde andıran şarkı sözlerinde bunu hissetmemek gerçekten de imkansız. Mani demişken hem 7’li hece ölçüsü bile var hem de a-a-b-a kafiye düzeni var buyurun:
“Yangınında dans ettim
Güllerinde ben soldum
Gözlerinde yüzdüm de
Sularında boğuldum.”
Mezara Kadar, hem toplumsal eleştiriler barındıran sosyolojik ve politik şarkı sözleri hem de enstrümanlarının çalınış tarzı ile yüksek temposuyla birlikte albüme tam bir punk kapanış oluyor. “Yirmi milyon insan, bilemiyo na'apsam” ve devamındaki dizelerinde İstanbul’a geçirme de yüzümüzü gülümsetmedi değil. 1 dakika 46 saniyelik bu az ama öz şarkı, böyle her parçası birbirinden kaliteli bir albüme gerçekten de yakışır bir final olmuş.
Genel olarak albüm hakkındaki detaylara inmek gerekirse, paragraflarca övdüğümüz bu albüme şunu da negatif tek nokta olarak belirtelim: Bu albümde inanılmaz bir hit parça var mı? Bunu zaman gösterecek ama muhtemelen grubun eski hitlerinin seviyesine çıkamaması bu albümde muhtemel; çünkü tek tek değerlendirmek yerine daha bütünsel bir albüm bu. Zaman içinde bu sorunun cevabını da kendiliğinden bulacağız.
Bunun dışında, grubun tam üç albüm sonra orijinal logosuna dönmesi oldukça sevindirici. Grup logoları konusunda müzikseverlerin çoğu biraz konservatif oluyor ki tarihe damga vuran en büyük grupların birçoğunun hep tek bir ikonik logo kullandığını görüyoruz. Bu arada logodan bahsetmişken hem grubun isminin hem de logonun geldiği yer olan Uykusuz dergisindeki Adamlar: Anti Klişe Timi’nin yaratıcısı Cengiz Üstün’e de bir kez daha saygılarımızı sunalım.
![](https://static.wixstatic.com/media/01d8a7_276b8bd0844f4510bbca7dbe23e6823c~mv2.jpg/v1/fill/w_370,h_136,al_c,q_80,enc_auto/01d8a7_276b8bd0844f4510bbca7dbe23e6823c~mv2.jpg)
Albümün genel sound’u açısından ise malum parantezi açmanın zamanı geldi: Duman... Bu albümün resmen bir numaralı ilham kaynağı olmalı. Başka bir açıklaması yok gerçekten. Hem de 2000’li yılların başı “Prime Duman” etkisi gerçekten bütün albüme inanılmaz hakim. Aslında zaten Adamlar, tıpkı Yaşlı Amca ya da Yedinci Ev gibi uzun yıllardır bir Post-Duman grubu hissiyatını veriyordu. Bu albüm ile bunu artık net bir şekilde duyabiliyoruz hatta iliklerimize kadar hissedebiliyoruz. Örneğin; Ah Be Güzelim’deki solo sonrası Akdoğan’ın melodilere bağırarak eşliği, albüm genelinde kullanılan back vokallerin hem çoğul olması hem sürekli birbirini tekrar eden dizeleri söylemesi, bütün albümde grunge olmasa da bluesy ama yerel bir kimliğe sahip o Batuhan Mutlugil-core gitarlar, Dalgalı şarkısının ise tamamı, evet ilk saniyesinden son anına kadar Dalgalı’nın tamamı… Özetle çok ilham aldıkları belli olan bu gruba duydukları saygı gerçekten de çok mutluluk verici. Bir müzik kültürünün jenerasyonel bir şekilde aktarılabilmesinin de en temel kaynağı ise zaten bu esinlenmelerin dozunun doğru ayarlanması. Adamlar ise bunu tek kelimeyle mükemmel bir şekilde yapmış.
Albümün kaydedildiği yer olan İTÜ MİAM, geçen yıl detaylıca incelediğimiz şahane Deniz Tekin albümü Yüzyıllardır Aynı Dert’in de yapıldığı yerdi. Aynı zamanda Berkan Tilavel, o albümde de davullarda oldukça etkileyici bir iş çıkarmıştı. Sanatçının hem 2023 hem 2024’te böyle güzellikte albümler çıkarıp back-to-back yapmasına da şapka çıkarıyoruz.
Bunun yanı sıra, Kahırlı Merdiven albümü özellikle marketing açısından da enteresan bir yol izledi. Günümüz müzik piyasasının malum can damarı olan single kültürüne yenilmeyen grup, albümden önce bir tane bile tekli çıkarmadı. Hatta albüm çıkmadan bir gün önce bile Instagram’dan story atmadı. Önemli olanın müziğin kendisi olduğunu bize hatırlattıkları için gruba teşekkür ediyoruz.
Kahırlı Merdiven albümü, baştan sona gerçekten de grubun 10. yılına özel olarak çıkardığı her saniyesinden belli olan ve büyük emek verildiği bariz bir eser. Albümü özel yapan en önemli unsurlar elbette Akdoğan’ın üstün şarkı yazarlığı yeteneği ve bestelerinin kalitesi. Bununla birlikte, özellikle gitarların ve Can Aydemir prodüktörlüğündeki düzenlemelerin de kalitesi de gerçekten çok belli. Adamların 10. yılına özel bu albümleri, grubun en iyi albümü mü? Elbette tartışılır; ama kesinlikle ve kesinlikle 2024 yılının çok net bir şekilde en başarılı birkaç albümünden biri olduğu aşikâr. Grubun rock n roll’a geri dönüşü ve yıllar sonunda oturmuş bu olgun sound’u ile bu albüm, resmen Adamlar’ın ustalık eseri.
Tolga Akdoğan, Gürhan Öğütücü, Berat İşçioğlu ve Berkan Tilavel; müzik tarihimize böyle bir albüm bıraktığınız için hepinize çok teşekkürler!