“Boşuna anlatmaya kalkma bizi tanımazlar. Ailen, arkadaşların, sevgilin, akrabaların, öğretmenlerin, komşun hiçbiri bizi tanımaz. Müzik otoriteleri, plak şirketleri, reklamcılar, televizyon sahipleri, talk şovcular, köşe yazarları hiçbiri ama hiçbiri bizi tanımaz.”
(Çağrı Sinci - Bizi Tanımazlar, 2011)
![](https://static.wixstatic.com/media/82743b_732f5074e2af42fb9a1f5436a8cde29e~mv2.jpg/v1/fill/w_980,h_678,al_c,q_85,usm_0.66_1.00_0.01,enc_auto/82743b_732f5074e2af42fb9a1f5436a8cde29e~mv2.jpg)
Çağrı Sinci, yerli rap sahnemizin en köklü isimlerinden biri. Şimdilerde milyonlar dinlendiği
söylenen “dejenere” olmuş rap müziği hala ayakta tutmaya çalışan ve iyi müziğin, sağlam hip-hop’un adeta neferi. Önce B-Boy, sonra biraz grafiti en sonunda da yeraltından bir MC.
Çağrı Sinci dediğimizde çoğunlukla akla protest rap gelir (ki bu kavramı kendisi de sevmez çünkü rap zaten protesttir) ve şarkılarını da açarken duymak istediklerimizi veya neyi duyacağımızı az çok bildiğimizi düşünürüz. Her şarkısında/albümünde hayatın tam da ortasından seslenir, kutsal olanın yaşamın kendisi olmadığını hatırlatır. Sert ve çarpıcı olan her ne varsa sansürsüz anlatır. Berkin’den, Rabia Naz’dan bahseder. Yaşı yetenlerle anar hepsini, yetmeyenlerin de kaldırır kafasını ve gösterir görülmesi gerekenleri… Son zamanlarda yaptığı şarkılarda ise yine bu tavırdan ayrılmadan yepyeni sözler, cümleler katıyor Sinci, önceden bildiklerimize de selam göndererek.
Mesleği bırakmış olsa da hepimizin rap müzik adına da öğretmen olarak kabul ettiği ve her şarkısında mutlaka bir şey öğreten Çağrı Sinci, özellikle son yılları çok üretken geçirdi. Yeni çalışmalarını dinlemediğimiz bir yıl olmadı. Belki başka bir sanatçı olsaydı çoktan bir döngüye girmiş ve o üretme heyecanıyla dinleyicilerini benzer sözler/sound’lar içinde boğmuştu bile. İşte burada onu diğerlerinden ayıran yeni bir şey daha ortaya çıkıyor. Her ay yeni şarkı yayımlasa hepsinde bambaşka duygular hissedeceğimize eminiz.
2023’de Farazi ile çıkardığı Zaman Sinekleri tüm zamanların en iyi rap albümleri arasında yerini aldı. 2024’te Keyone ile çalıştığı Sasori özellikle sound olarak kulakların pasını attıran bir albüm oldu. Peki şimdi 2025, nasıl mı başladı?
![](https://static.wixstatic.com/media/82743b_6d66db4fb80647eb8c57b4e039896cb5~mv2.jpeg/v1/fill/w_980,h_980,al_c,q_85,usm_0.66_1.00_0.01,enc_auto/82743b_6d66db4fb80647eb8c57b4e039896cb5~mv2.jpeg)
“Başkası” albümünün iyi olacağından zerre şüphem yoktu (asla subjektif bir yorum değildir) ama bu kadar iyi olması inanılmaz keyiflendirdi. Edebiyata ve aslında şiire yakınlığıyla bildiğimiz Sinci’nin, Arthur Rimbaud’un “Ben, bir başkasıdır.” düşüncesinden yola çıkarak bu albümü yaptığı aşikar. Peki bu düşünce ne anlatır ve albümle nasıl bir bağlantısı vardır? Şarkılara geçmeden önce biraz bunun ve Çağrı Sinci’nin lirikal yolculuğunun üzerinde duralım.
Rimbaud’un bu sözü, öznenin değişkenliğini, bireyin kendi içinde başkalaşmasını ve dış dünyaya yabancılaşmasını anlatır. Bu sözü bireyin kendine ve topluma yabancılaşması gibi varoluşsal bir sorgulama olarak değerlendirilebiliriz. Peki Sinci bu sözün neresinde? Müzisyen, öğretmen veya sadece insan. Onu bir şekilde tanıyanlar sistemi eleştirdiğini, toplumsal normlar içindeki sıkışmamızı dile getirdiğini, siyasal iktidarın bilinçli şekilde içini boşalttığı her şeye ve tüm bunları öylesine yaşayıp gidenlere isyankar olduğunu bilir. Kendine veya çevresine yabancılaşmanın, başkası olmanın ne demek olduğunun üzerinde durmaktan ve dinleyicisini de bu meselelere yakınlaştırmaktan çekinmez. (Modern Zamanlar albümü de bu bağlamda çok kıymetlidir.) Bir başka yerden Rimbaud kendini değiştirdiğini, deneysel çalışmalardan kaçınmadığını bildiğimiz bir şair. Tıpkı Sinci gibi. O da her anlamda sürekli kendini geliştiren ve bunu her yeni çalışmasında kanıtlayan bir rapper.
Tüm bunlardan bu kadar laf yetmez gibi uzun uzun bahsedebilirim ama çok bekletmeden albümü açalım.
Kalın Bağcık, girişiyle bizi psikolojik bir oyuna davet ediyor sanki. Hemen ardından Çağrı Sinci çekincesiz ve sert şekilde başlıyor sözlerine ve albümün ne kadar çarpıcı olacağını en baştan gösteriyor. Daha önce şehre indiğinde delilerin neler yaptıklarını biliyoruz ve bu şarkıda da tekrar hatırlatıyor bunu. Şarkıda dinleyicilerin en çok dikkatini çeken cümle “Sin ‘Mezar’ demek, Sinci ‘Mezarcı’” olmuş. Duyunca benim de şarkıyı durdurup birkaç saniye geri aldığım bir sözdü. “Dur, yeni başladık.” diyor Sinci ve devamı için de heyecanlandırıyor.
Hayattayız, sert bir başlangıçtan sonra bizi durduruyor. Sinci sözleriyle durmasa da sound biraz bekleyip öylece düşünmeye daldırıyor dinleyicisini. Bu şarkı sanırım en kişisel şarkılarından biri olacak. Bize ulaşması, benzer hisler yaşamakla ilgili olacak olsa da (yüzü benim gibi göğe dönük olanlar için özellikle) birinin günlüğünden ya da kafasının içinden bir sayfa gibi: "Beat açarım, sesli düşünürüm, sonra şarkı olur." Ayrıca albümün şimdilik tek klibi de Hayattayız ile geldi. Klibin renk paletini değerlendirirsek sinemada da soğuk mavi-yeşil tonlarının kullanıldığı filmlerde çoğunlukla yalnızlık, yabancılaşma veya tekinsiz olma hali baskındır. Şarkıda “Yorgunum çünkü yorgunluğumun anlamı var.” diyor ÇS. Bu anlamda renkler için bilinçli bir seçim olduğu söylenebilir. Ayrıca İstanbul’un kalabalıklar içinde yalnız hissettirebilen bir tarafı olduğunu da düşünürsek klipte Sinci’nin yürüdüğü yerler de manidar.
Kırık Haramiler, insanı ele geçiren bir intro’yla giriyor. Çağrı Sinci ara verdiği sert vokali burada tekrar yakalıyor. Tek nefeste bitiriyor sanki şarkıyı. Albümün habercisi olup 2024’te listelerimize giren şarkıda herkes var: Karşıyakalı Çağrı, sekiz ve sekiz Çağrı ve tabii hip-hop ruhunu resmeden Çağrı. Birkaç ay önce YouTube kanalı üzerinden paylaşılan performansta bile agresif vokali kulağımıza işlenmişti. Teknik açıdan da şarkının profesyonel bir işçiliğin sonucu olduğu çok belli.
Sıra geldi albümdeki en sevdiğim şarkıya: Kaybolanı Bulacağız. Nasıl tarif edebilirim bilmiyorum ama duyar duymaz delirdim demek istiyorum. (Bu satırlara başladığımda şarkıyı loop’a aldığım için yazıya birkaç saat sonra devam edebildim.) Yine ne yarattın, bu sample nereden geldi, geçmişteki hangi yıla götürüyorsun bizi? Bu şarkının sürpriz ismi Ali Ece’ye de sadece sitarına sağlık diyesim geliyor, inanılmaz bir katkısı olmuş şarkıya. Şarkının giriş kısmını defalarca dinledim ve orijinal parçaya da ulaştım: Manolis Aggelopoulos’dan Ta Mavra Matia Sou. Böylelikle şunu da söyleyebiliriz: Sinci’nin iyi müzik yapmasının sebeplerinden biri müzik bilgisinin çok geniş bir yelpazeye sahip olmasıdır. Daha önce hiç duymadığımız müzisyenleri/şarkıları onun sayesinde keşfettiğimiz de inkar edilemez bir gerçektir. Ayrıca “Kısa çöp uzun çöpten hakkını alsın artık!” isyanının da 40 yıllık bir geçmişi olması insanı üzen bir ayrıntı olarak kalıyor bu şarkıda. (Amenna, 1985)
Başka Türlü, tanıdık olduğumuz bir tatla geliyor. Bir önceki şarkıdaki enstrümantal çeşitlilik yerini çok daha sade bir beat üzerine sakin tonlardaki vokale bırakıyor. Hem sözüyle hem beat’iyle sevdiğimiz Çağrı Sinci stiline çok yakın bir stilde (Bkz: Flu, Kusursuz Gün). Bu şarkıda son zamanlarda çok güzel işler çıkaran Yeg’in üst düzey prodüktörlüğünü de söylemek gerekiyor. “Göğe Bakmak İçin’deki verse’ü ben bu beat’e yazdım.” diyor Sinci. Koşa koşa oradaki verse’e detaylı şekilde tekrar bakarken aklıma birden o şarkının nakaratını da çok daha önce Saian’la yapmayı planlayıp teklif dahi etmeden iptal ettiği bir şarkı için yazdığını hatırladım. Şarkılar birbiri içinde kendini doğururken hepsinin bambaşka anlatımlarla bize sunulduğunu düşününce Sinci’nin ustalığı yeniden ortaya çıkıyor.
![](https://static.wixstatic.com/media/82743b_b6f5c9bc3db1424a971c48f79d9d8fe6~mv2.jpg/v1/fill/w_980,h_1368,al_c,q_85,usm_0.66_1.00_0.01,enc_auto/82743b_b6f5c9bc3db1424a971c48f79d9d8fe6~mv2.jpg)
Sadekar, albümdeki birkaç iş birliklerinden biri. Şarkının ismine özellikle değinmek gerek: Sadekar, altın ve gümüş gibi değerli metallerden takı ve süs eşyaları üreten zanaatkârlara verilen bir isim ve bu iş çok titiz bir el işçiliği gerektirir. Bu anlamda Çağrı Sinci’nin de elbette rap müziğin en titiz işçilerinden olduğunu biliyoruz. Daha önce dinleme şansı bulamadığım Senem’in vokalleri şarkıya çok tatlı bir derinlik kazandırmış. Fakat o tatlılığa kapılmayı bırakıp Sinci’nin verse’lerine dikkatimizi verdiğimizde resmen meydan okuyor. (E hakkıdır) Böyle bir meydan okumayı bu stilde bir şarkıyla sunmak çok ilginç olmuş. Açıkça tüm rap figürlerine Çağrı Sinci isminin ağırlığından bahsedişini daha estetik bir düzleme yerleştirmiş.
"Biraz bekleyin “King Lyricist” kim göstericem size,
Herkese şarkımı söyleticem ve de kitleye ismimi öğreticem!
Veryansın! Bak bu Türkçe ile Breakdance'ım
Gel gücün varsa birebir karşıma sahnede sokakta fark etmez!"
Karşıyaka’dan bahsetmek yetmez direkt İzmir’i alalım albüme. İzmir ekibinden Orchi albümde Eski Bir Film şarkısıyla çıkıyor karşımıza. Kırık Haramiler’de duyduğumuza benzer ama daha hafifletilmiş bir miks ile sunulan intro’suyla bu şarkıda da Sinci, makinistin bizden olduğunu hatırlatıp çok dingin bir şekilde Orchi’ye pas atıyor ve şarkıdaki bütün agresyonu ona bırakıyor. Bu geçişte kullanılan klarnet sesi de şarkıyı bir sanat eseri haline getiriyor. Tam orada biraz durup kendinizi o geçişe hazırlama fırsatı veriyor. Sinci şiire yakın durur demiştim. Bu şarkıda da Ahmed Arif’in Ay Karanlık şiirinden yaptığı alıntıları nakarata eklemiş.
Çağrı Sinci’yle şarkı yapmasını en sevdiğim isimlerden biri olan K”st, Mesele şarkısına yerine cuk oturan bir verse ile giriyor. K”st’ü tanırız, severiz ve olduğu herhangi bir şarkının iyi olmamasının imkansız olduğunu da biliriz. (K”st’ü görmüşken Otonom Piyade’ye çokça selam)
Başkası albümünü diğer Çağrı Sinci albümlerinden ayıran en önemli faktör kesinlikle çok geniş bir sound çeşitliliğine sahip olması. Bu noktada son konserlerde izlemeye başladığımız Yeraltı Sakinleri Orkestrası’yla çalışmanın çok büyük bir etkisi olduğunu düşünüyorum. Daha fazla enstrüman duymak, hazırdaki şarkıların canlı performanslarını teknik olarak çeşitlendirme deneyimi yaşamak bu albümde kesinlikle kendini göstermiş. Bir şarkıda elektro sitar, bir diğerinde klarnet veya synth bas duyuyoruz.
![Yeraltı Sakinleri, 2024](https://static.wixstatic.com/media/82743b_21b0ea903f3c499198df91fe512dc080~mv2.jpg/v1/fill/w_980,h_979,al_c,q_85,usm_0.66_1.00_0.01,enc_auto/82743b_21b0ea903f3c499198df91fe512dc080~mv2.jpg)
Falçata, az önce bahsettiğim sound çeşitliliğini ilk saniyeden itibaren özetleyen bir şarkı. Ali Ece bu şarkıda da gitarıyla yer almış. Prodüktörlüğünü ise Sasori albümündeki ustaca dokunuşlarıyla bildiğimiz Keyone üstlenmiş ve yeniden kendini göstermiş. Kimi zaman korsan, kimi zaman ruhu afrikani bir yeraltı sakini ve en sonunda da: “Hasta zihinlere giren işte benim ÇS!”
Art arda gelen Başkası ve Uçurtma şarkılarından birlikte bahsetmek istedim. Melankolik bir havada sunulan iki şarkı da bence albümün “yabancılık” temasının en kuvvetli destekleyicileri. Sound olarak diğer şarkılarla bağlantıları kulaklara gelse de sözler olarak ikisi de ayrı bir yerde duruyor. Bu iki şarkı da albümün yine en kişisel şarkılarından. Başkası’nda Senem, back vokal olarak yerini almış ve şarkıya efektif bir hava katmış. Uçurtma’da duyulan şimşek seslerini ve yağmurlu bir akşamda yazılmış bir öykünün içindeymiş gibi olan hissini çok sevdim. Albümün geri kalanına nazaran çok düşük bir temposu olan altyapısıyla, güçlü vuruşların olmadığı bir atmosferik müziğe dönüşümüyle şarkı, kendini apayrı bir yere konumlandırıyor. Ayrıca Başkası şarkısındaki “Korkarım şaraptan fena kırmızıdır” sözüyle Sinci yine bir şairi, Attila İlhan’ı selamlıyor.
Sular Sarardı şarkısındaki, keman sesi çok doyurucu duyuluyor. Sample Tartini’den alınmış ve şu kadarını söylüyorum bu beat akışını Tartini duysa alkışlardı. Şarkıda Çağrı Sinci'nin akıcı flow’u da dikkate değer. Şarkı ismi betimleme gibi dursa da Sinci burada da Ahmet Haşim’in şairliğine tutunuyor.
Biz albümü bitiriyoruz ama Çağrı Sinci yanına Özgün Semerci’yi de alıp Kutlamalar Başlasın diyor: “Evet ben! Başkası! Kutlamalar başlasın!” Albümü hem kendi kariyeri adına hem de “Bir garip Orhan’ın çukura düştüğü yaştasın.” diyerek 36. yaşına (Orhan Veli 36 yaşında bir çukura düşerek vefat etmiştir.) bir armağan olarak bırakıyor. Kutlamaya değer bir albüm mü peki? Hiç şüphesiz. Ayrıca albüme teknik olarak katkıda bulunan herkese de teşekkür etmek gerekiyor. Çağrı Sinci solo albüm yapmış olsa da çok iyi müzisyenlerle bir araya gelerek kaliteli iş birlikleri ortaya çıkartmış.
Yazıyı bitirirken en baştaki Bizi Tanımazlar şarkı sözlerine dönmek istiyorum. Çağrı Sinci artık rap dinleyen veya dinlediğini iddia eden herkesin en az bir şarkısını bildiği bir rapper. Sokakta duvarlarda, eylemlerde dövizlerde onun sözleri var. Aşk acımızda, isyanımızda, mutsuzluğumuzda, güçlü hissettiğimiz anlarda onun şarkıları var. Bir iskelede yürürken, şehirler arası giderken, bir akşam karanlığında eve dönerken. Hepimiz tanıyoruz ve dinliyoruz.
Bulduğum her fırsatta kendisine “iyi ki varsınız” demek yetmediği için bu yazıma da eklemek istedim. Öğretmen, müzisyen ve şimdilerde çoğunun “abi”si Çağrı Sinci iyi ki varsın!
"Her koşulda dik durmayı kendimize şiar edinmişiz.
Söylenecek çok şey var.
Görüyosun ya pek susmayız.
Özetle; sanılmasın boşa delirmişiz."
Her zamanki gibi desteğini esirgemeyen Barkın Ünlüeroğlugil'e editörlüğü için teşekkür ederim.