top of page

Chet Faker'ın Gecelere Hissiyat Kattığı Özel Bir Albüm: Built On Glass

Yazarın fotoğrafı:  Barkın ÜNLÜEROĞLUGİL Barkın ÜNLÜEROĞLUGİL

Avustralyalı müzisyen Nick Murphy, günümüzde kısaca hipster müziği olarak tanımlanan orta tempolu electronica/indie-pop türünün en değerli isimlerinden biri.


Aynı zamanda kızıl sakallarıyla ve bohem tarzıyla da bu türün imaj olarak da hakkını veren bir isim. Şarkıcı, kariyerine ise efsane caz müzisyeni Chet Baker’ın isminin bir nevi parodisi olan Chet Faker ismiyle başladı.


Bu isimle üne kavuşan sanatçı, 2016’da yaptığı şu sıra dışı açıklamayla da yoluna kendi ismiyle devam edeceğini açıkladı. Daha önce ise şurada verdiği röportajda, Baker’ın “kısıtlı” vokal tarzına ithafen neden bu ismi seçtiğini şu cümlelerle açıklamıştı:


“I liked the idea that Chet Baker represented for me… that you didn't have to be technically amazing to make good music… you could actually take your flaws and make the music more powerful.”.




İsminin ilginç yolculuğunu bir kenara bırakırsak Murphy, kendine özgü o muazzam ses tonu ve soul dokunuşları olan vokal tarzıyla gerçekten önemli bir yetenek. 2012 yılında yayımladığı Thinking in Textures EP ile ortamlara giren sanatçı, buradaki Blackstreet cover’ı No Diggity ile önemli bir çıkış yaptı.


Ardından ertesi yıl ise başka bir Avustralyalı deha olan Flume’un DJ’liğinde çıkan Lockjaw EP ile Murphy, başarısını sürdürdü. Buradaki Drop the Game ise şarkıcının en değerli işleri arasına girdi. 2014 yılında ise bizlerle nihayet ilk solo albümünü paylaşan sanatçı, Built on Glass isimli bu çalışmayla Chet Faker ismini artık tüm dünyaya duyurmuş oldu.


Albüm, baştan sona büyük bir zevkle dinlenebilen bir güzellikti. Bunun sayesinde de halihazırda yeni bir tür olan bu müziğin de en önemli örneklerinden biri haline geldi.


Albüm, içerdiği birçok hit ile sanatçının Nick Murphy versiyonundan hala daha çok dinleniyor. Bunu sağlayan da bu kaydın gerçekten de özenle işlenmiş olması: Hem şarkı sözleriyle, hem altyapılarıyla, hem de düzenlemeleriyle kendisini tekrar tekrar bıkmadan dinletebilen bir albüm bu.


Ayrıca, daha önce Murphy’nin vokalini övmüştük; ancak şunu da ifade etmeliyiz ki albümün bütün bu tatlı beat’lerini ve altyapılarını hazırlayan da yine sanatçının kendisi! Bu yoğun laptop emek yüküne rağmen Murphy, vokallerde de kendisini en doğru şekilde ifade etmeyi biliyor:


Özellikle albümün açılışını yapan Release Your Problems, sanatçının vokal iniş-çıkışlarındaki hakimiyetinin en özel örneklerinden biri.


Talk Is Cheap, albümün geneline de hakim olan sade ama ince işlenmiş beat’lerden oluşuyor. Ayrıca buradaki back vokaller de şarkıya ayrı bir derinlik katmış. Şarkı sözleriyle de karşısındaki kadına “az laf çok iş” mesajı veren Murphy, “Talk is cheap, my darling. When you're feeling right at home. I wanna make you move with confidence. I wanna be with you alone.” nakaratıyla da adeta ona göz kırpıyor.


Albümün back vokallerin taşıdığı başka bir hiti olan Melt ise “Oh-oh-overdose” nidalarıyla kaydın en çok akılda kalan işlerinden biri oluyor. Amerikalı şarkıcı Kilo Kish’in vokallerinin de katkısıyla dopdolu bir parça bu. Hipnotize edici şu sanat eseri klibe sahip Gold ise albümün belki de en özel şarkılarından biri.


Ayrıca sanatçının da beste açısından şarkı yazarlığının zirvelerinde olduğu kesin bir gerçek. Bunun yanında, “You gotta know, I'm feeling love. Made of gold, I'll never love a. 'Nother one, another you. It's gotta be love, I said it.” sözlerini ise şarkıcı resmen dinleyicinin kalbine kazıyor.


Ardından gelen To Me, adeta The xx gitarlarını andıran enstrümantallerle albümde farklı bir yere konumlanıyor. Şarkı, sözlerinin de etkisiyle içinde acayip derin bir hüzün barındırmış. Ayrıca şarkıcı, her “You’re giving it all for nothing.” dizesiyle de dinleyicinin kalbinin ortasına bir ok daha fırlatıyor.





Electronica türünün hakkını veren Blush da albümün en deneysel işlerinden biri. Şarkıdaki prodüksiyonun gerçekten büyük bir emek ürünü olduğu çok belli. Sonrasında gelen 1998 ise albümün o büyük hitlerinden biri: Özellikle basların resmen kendi başlarını alıp yürüdüğü altyapılar çok etkileyici.


“We used to be friends. We used to be inner circle. I don't understand. What have I become to you?” sözleri ise dinleyicinin tabii ki de kayıtsız kalamayacağı kadar içine işleyen bir bölüm.


Son parça olan Dead Body ise John Mayer’ı andıran gitarlarıyla sizi anında yakalayan başka bir güzellik.


Genel olarak albüm ise modern elektronik müziğin en değerli işlerinden biri olmayı başarıyor. Özellikle geceleri dinlendiğinde acayip bir hissiyata sahip bir albüm bu! Ayrıca Chet Faker’ın da ilk ve son albümü.


O yüzden bu albümü severseniz, Nick Murphy’i Nick Murphy olarak takibe almayı unutmayın...

7 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page