top of page

Cihan Mürtezaoğlu’ndan Umut ve Duygu Dolu Etkileyici Bir Albüm: “Köprülerin Üzerinde”

Yazarın fotoğrafı: Fatmanur BayındırFatmanur Bayındır

Cihan Mürtezaoğlu’nun müziği, yıllar önce yine bir 8 Mart gününde ilk defa kulağıma çalınmıştı. Bugün 2024’e geldiğimizde o yılların nasıl geçtiğini sıklıkla yokluyorum ve Cihan, yine bir 8 Mart gününe yepyeni bir albüm bıraktı. 



Cihan Mürtezaoğlu, iyi bir gitarist olmasının yanı sıra şarkı yazarlığıyla da dikkat çeken bir

sanatçı. Şarkıları çoğu zaman birbiriyle bağlantılı gibi hissettirse de özgün birer mini öykü oldukları söylenebilir. Bu anlamda Cihan’ın bir müzisyen olmanın ötesinde “ozan” olduğu da eminim dinleyicileri arasında çoktan kabul görmüş bir gerçektir.


Müziğinde bir tavır oluşturabilmiş müzisyenlerin şarkılarını duyduğunuzda intro’sunda dahi kim olduğunu anlayabiliyorsunuz. Cihan’ın şarkılarını da nerede duyarsanız duyun ona ait olduğunu biliyorsunuz. Yeni albümde de tam olarak tanıdık olduğunuz o tavrı dinlediğiniz imza şarkılar bir araya getirilmiş.


“Köprülerin Üzerinde”, müzisyenin üçüncü albümü. 6 yıl önce dinlediğimiz Deli Zaman’a ve ilk albüm Bitsin Bu Delilik’e bazen sözleriyle bazen sound’uyla selam gönderen yeni albüm, içerisinde birçok tema barındırıyor. Öyle ki her şarkıda kendi hayatınıza dair birer parça bulmaktan kaçamıyorsunuz.




Albüme, bahar serinliği tadında hafifleten bir sound’la başlıyoruz. İlk şarkı Köprülerin Üzerinde, derin ve göğüslenmiş bir aşkı işliyor. Bu göğüslenme hali açıkça kaçıngan bağlananlara da meydan okuyor. Yıllar önce bilinmeyenlerde durmayıp köprülere şehir kurmazken şimdi “Ben senden vazgeçmem duysun dünya yeminimle, el ele geçerken köprülerin üzerinde.” diyoruz. Demlenmiş bir aşk bu, omuz da verilir köprüden de geçilir :)


Camdan Tepside, dinlerken dans ettiren bir şarkı. Dans ettirirken düşündürtmekten de çekinmiyor tabii (aksi mümkün mü?). Diğer şarkılardan farklı olarak bu şarkının düzenlemesi ve prodüksiyonu Alaca’ya ait. Alaca, şarkıya kendi havasını da katınca şarkı dinleyiciye bambaşka katmanlarda sunulmuş.


Bu kadar danstan ve hareketten sonra Deniz Tekin araya giriyor ve sakin ses tonuyla bizi olduğumuz yerde dinlenmeye bırakıyor. Derde İhanet Edemem, ilk olarak Belli Olmaz EP albümünde çıkan bir şarkı. Çok zaman sonra sevgili Deniz bir konserde bu şarkıyı dinliyor ve Cihan ile bir incinin kendinden yepyeni bir inci doğurması gibi şarkıyı yeniden düzenliyorlar. Böylelikle bu albümün en dingin parçası olarak üçüncü sıradaki yerini almış. Diğer şarkılar için de hem duygusal anlamda hem sound anlamında etkili bir geçiş şarkısı olmuş.


Sıra geldi albümdeki favorime: Yana Yana. Muhtemelen sene sonunda spotify karnemde tahta geçecek bu şarkı. Bana hem ismiyle hem sound’uyla Fikret Kızılok ekolünü anımsatması da bu şarkıyı benim için özel yapıyor. Hatta şarkı, o ekolün modernize edilmiş hali olarak da düşünülebilir. Şarkının kafiye düzeni (özellikle nakarattaki çaprazlama) o kadar güzel ve dengeli akıyor ki bir müzik eseri olmakla birlikte edebi ağırlığı da kulakları dolduruyor. Böylece az önce bahsettiğim “ozan”lık da kendini alenen ortaya çıkarıyor.


“Yine yana yana serden geçtim

Sonu sana bana hasret çok

Kışı baharıma kurban ettim

Beni bana çağıran hiç yok.”




“Kendi varoluş koordinatlarıma bu şarkının sözleriyle biraz olsun yaklaşmış gibi hissediyorum.” diyerek tarif edilmiş bir şarkı Bir Canım. Tüm aşki sitemlerden uzak ve varlığı da yokluğu da aynı şekilde kabul eden bir tavrı var. Dahası kalbimize bizi rahatlatan bir kavuşma duygusu da bırakıyor. Ankara konserinde kendisiyle yeniden tanışmıştım: harika gitar solosunu dinlemek isterseniz


“Kanadın duruyor orada uçmasan da onla.” Biz Yine Burda, içiniz her daraldığında, göğsünüze bir ağrı oturduğunda dinleyebileceğiniz ve kimyasal ilaçlardan çok daha etkili olan bir şarkı. İnanılmaz bir motivasyonel enerjisi var. Tabii bu etki şarkıdaki gitar motiflerinden de besleniyor. Yıllar öncesinde söylenen “Vardır elbet bir çıkılacak yol.”a bir seslenme var. Salt bir umut aşılamaktan öte, kendine yaslanan bir yerden ayakta durmayı anlatıyor. Tutulacak bir el de veriyor tabii ama önce senin de kanadının olduğunu hatırlatıyor. Şarkı, bu tavrıyla da kendini albümdeki tüm şarkılardan ayırıyor. 


Ardından gelen Yansın, umut temasını devam ettiren bir şarkı. Bu sefer bireyden çıkıp topluma seslenme hali var. Bireyin kendinde inşa ettiği şeyin toplum düzeyinde ortaya çıkarılması öneriliyor. Hatta bir manifesto olduğu dahi söylenebilir. Tüm farklılıkları, herkesin kendince doğrularını kabul edip dünyayı bir renk çeşitliliği içinde görmeyi teklif ediyor. 




SoundCloud’cu tayfa toplanın, yıllardır “abi ne zaman spotify’a gelir” dediğiniz şarkılardan biri geldi: Yanmayana Her Yer Kar. 2015’de yazılan ve kendini yıllar sonra bile ilk günkü gibi var edebilen güçte bir şarkı dinliyoruz. Mürtezaoğlu’nun bazı şarkıları çok yoğun ve insanın sırtındaki kambur gibi ağır. Bu şarkı da aynı ağırlıkta ve dinlerken insanın boğazını düğümleten bir şarkı.


Bu şarkıyı yazmaya başlamadan önce biraz durmak zorunda kaldım. Beni en zayıf yerlerimden yakalıyor. Neredeyse 8 yıl önce Instagram’da paylaşılan 15 saniyelik kesitini duyduğumdan beri aşırı merak ettiğim bir şarkıydı: Kök Salmadan. Kişisel olarak yaşadığım bir yas döneminin içini dolduran ve özlediğim ölülerle konuşturan bir şarkı. Her dinlediğimde göğsüm sıkışıyor. Sırf bu yüzden hayatımda loop’a alamadığım tek şarkı oldu. 


Albümdeki ikinci favorim: Bu Bir Rüya. Önceki şarkıyla albümdeki dans ettiren, umut veren tema yerini daha karanlık (depresif değil) bir tonlara bırakırken bu şarkıyla yeniden o temaya dönüyoruz. Ama keskin bir dönüş değil bu, daha soft bir geçiş. Şarkıyı dinlerken bir akşam vakti sahilde oturup öylece denize bakmayı özlüyorum. Şarkıda umutlu bir hesaplaşma kendini gösteriyor. Sorguları, itirafları ve yine iplerin insanın kendi elinde hatırlatıyor müzisyenimiz. İşte deniz kokusu, dalga sesi ve iç hesaplaşma.


“Bir yas döneminde yazılan, bir başka yas döneminde yayınlama fırsatı bulduğum bir şarkı.” Spotify’a gelmesi yıllardır beklenen bir diğer şarkı da geldi: Soytarı İpi. Her dinlediğimde sözlerine şok olduğum şarkılardan biri. “Ateşe tapar gibi yandım elinden.” Birhan Keskin dizesi gibi bir söz bu. O da şiirlerinde bu kadar cesur sever, bir kubbe olur sevdiğine. Ham kalan hatıralarımız için…


Artık albümle vedalaşma zamanı (şimdilik). Kapanışta e-bow versiyonuyla yıllardır beni kahır kahır kahreden En Yanı var. Albüme başlarken hissettiklerimiz tamamen dağılıyor ve bambaşka bir ruh haliyle ayrılıyoruz. Omuzlar çökmüş, kabuğuna çekilmiş ve içerden ağlayan biri olarak. “Bir parıltı bir kuyudan bakarken de görülebilir.” diye tarif ediyor şarkıyı Cihan. Böyle bir şarkıda dahi “yaşamak umrumdadır” demekten alıkoymuyor kendini. 


Son olarak dik bir yokuştan inmek gibi hissettiren şarkı sıralamasıyla kapanan albümün (yeniden açmak da haktır tabii) kapağı hakkında bir şeyler söylememek haksızlık olur. Kapaktaki fotoğraf, Bitsin Bu Delilik albümünden de tanıdığımız Ersin Şahin’e ait. Şarkılar gibi fotoğraf da yıllar öncesinden geliyor. 2019’da New York’ta çekilen fotoğraf, albümün aşk kavramına yaklaşımıyla birlikte düşünüldüğünde ortaya hakikatle işlenmiş bir konsept çıkıyor. 


(Nisan 2023, Ankara)


Seni dinlediğim ilk günden bu yana hem müziğinle hem varlığınla bana bir omuz olduğun için teşekkürler Cihan. İyi ki karşılaştık…






İçimi dolduran bu albüm incelemesine editörlüğüyle katkıda bulunan Barkın Ünlüeroğlugil'e teşekkürlerimle.



117 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page