top of page

Jared Leto'nun Bir Nevi İlk Solo Albümü: Thirty Seconds To Mars - America

Yazarın fotoğrafı:  Barkın ÜNLÜEROĞLUGİL Barkın ÜNLÜEROĞLUGİL

Thirty Seconds to Mars, bu devirde 15 milyonun üzerinde kayıt satmış, kaliteli bir modern alternatif rock grubu.


Bu rakamın en büyük sebebi ise o dönemin modası olan "emo rock" akımının başyapıtlarından A Beautiful Lie (2005) albümüydü. Ayrıca grup This Is War (2009) kayıtları için verdikleri tam 300 konser ile bir albüm için yapılmış en büyük turne onuruyla şimdilik Guinness Rekorlar Kitabı’na bile girdi.





2018’e geldiğimizde ise grup, daha önce yaptığı gibi yine “dönemin modası”na uyup bu sefer de trap-pop soslu bir eserle karşımıza çıkıyor: America.


Tıpkı Linkin Park’ın Chester Bennington ile olan son albümü One More Light’ta olduğu gibi alternatif rock sularında yüzen bir grubun tamamen trap ağırlıklı pop’a kayması, hatta döneminin başarılı emo-punk grubu Fall Out Boy’un da Mania (2018) isimli anlamsız bir pop kaydı yapması gibi.


Bu tarz örnekler o kadar fazla ki... İşin üzücü kısmı ise bu toplulukların, yıllardır pop-rock icra eden Maroon 5 ve Imagine Dragons gibi gruplara benzemeye çalışmaları.


Halbuki bu konuda ağır dönüşümü gerçekten başarılı yapabilen isimler bir elin parmağını geçemiyor. (bkz. Coldplay, The Killers, Paramore vs.) America, oldukça enteresan 10 tane albüm kapağına sahip mesaj kaygılı (!) bir albüm.


Jared Leto ve ekibinin yapmak istediği de aslında Echelon isimli fan gruplarıyla birlikte topluluğun büyük bir kesimine şu siyasi mesajı vermek: Gözlerinizi açın!


Ancak bu ünlem dolu ifadeyi aslında grubun kendisine söylemek lazım; bütün kayıt Jared Leto’nun pop kariyerinin ilk solo albümü gibi. Adeta "Bu albüm yine yapılsaymış ama Jared Leto ismi altında kaydedilseymiş." dedirtiyor.


Eserde hakkıyla çalınmış herhangi bir gitar, bas ve davul duyamamak çok ilginç bir deneyim. Shannon Leto ve Tomo Miličević’in ağırlıklı olarak drum machine, klavye ve Pro Tools kullandıklarını görüyoruz. Böylelikle de daha önce Mars’ın müziğini dinleyenler için her parça bir "remix" gibi geliyor.





Değişim kavramı, yaşayan her şey gibi, müziğin de olmazsa olmazlarından biridir. Ancak bu değişim bir evrim gibi olmalı, zamana bırakılıp benliğinden bir parça kaybetmeden ve sadece kendiliğinden oluşmalı.


Eski Mars kayıtlarındaki koro kısımları ve Jared’ın (zaman zaman) kendine has vokal iniş-çıkışları, grubun önceki benliğinden hatırladığımız unsurlar. Bu yüzden grup, kemik kitlesini kökünden değiştirecek bir işe imza atıyor. Aslında bu cesur bir hamle gerçekten kaliteli olursa hiçbir sıkıntı yok; ancak albüm o kadar “özen” ve “duygu” yoksunu ki bunu söylemek çok zor.


Örneğin; Great Wide Open ve Dawn Will Rise parçalarını dinlediğinizde auto-tune vokaller ve altyapı basitliğini daha ilk dizelerden bile hissedebiliyorsunuz. Albümün çıkış parçası Walk On Water, aynı dönem Eminem’in de aynı isimde bir single çıkarmasıyla piyasada ilginç bir durum yaşamıştı.





Karakter olarak herhangi bir Imagine Dragons parçasını andıran şarkı, Jared’ın sağlam vokalleriyle ve “gaz” altyapılarıyla, aslında albüm öncesinde kayıt için umut taşıyan bir işti. Klibi ise albümün vermek istediği mesajı etkileyici bir görsellikle anlatıyor.


Bu parçanın yanında, albümdeki belki de en özel iş olan Remedy ise gerçekten dinleyiciyi pozitif anlamda şaşırtan bir eser. Bunun en büyük sebebi ise vokallerini Shannon Leto’nun yapması. Sürpriz bir şekilde etkileyici sesiyle Shannon, akustik gitarla birlikte ortaya çok doğal bir ürün çıkarıyor. Bu anlamda albümün yapaylığından tamamen ayrı ve farklı.


A$AP Rocky ve Halsey gibi isimlerle düet yapmak ya da trap’in de ötesinde Hail to the Victor’daki gibi EDM’e varan bir tarz değişikliği yaratmak tamamiyle tek bir amaca yönelik; ticari. Bunun buram buram hissedilmesiyle birlikte de Jared Leto’nun şimdilik müzik sahnelerinden film setlerine dönüş yapmasını merakla bekliyoruz...


Kaynak: 1

2 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page