"1999'dan 2012'ye kadar 2-3 yılda bir albüm yayınlıyorduk. Belli bir noktadan sonra grupların sınırları olabiliyor. Bu tüm gruplar için geçerlidir. Bu bir nevi metal yorgunluğu da olabiliyor."
(Harun Tekin, Mirgün Cabas röportajı)
Modern alternatif rock, 2000’li yılların başlarında belki de bir değil, birkaç neslin hayatlarını tamamen değiştirecek kadar üst düzey bir noktadaydı.
Adeta piyasanın zirvesindeydi. Tıpkı klasik rock janrının 70’ler ve 80’lerde yaptığı gibi. Hatta 90’lara da grunge’ın ve brit-pop’un hakimiyet kurması gibi bir furyaydı bu. Eurovision’a bile alternatif rock gruplarıyla katılıyorduk, düşünün durumun güzelliğini…
Alternatif rock, 2010’lardan sonra ise hem dünyada gerilemeye başladı hem de ülkemizin müzik piyasasında da bir nevi Fetret Devri’ne girdi.
Bu müzik türünün bayrağını taşıyarak cayır cayır rock yapmış o Radiohead’ler, Coldplay’ler, Muse’lar artık bambaşka janrlara geçiş yapıyordu. Ülkemizin en büyük grupları ise bu durumdan ister istemez nasibini aldı, o dönemki albümleri peş peşe çıktı ancak devamı ise gelmedi.
2012’de mor ve ötesi’nin en özel albümlerinden Güneşi Beklerken yayımlandı ve grup, 10 yıl albüm çıkarmadı.
2013’te Duman bizi muazzam şarkılarıyla Darmaduman etti. Ancak üzerine bir de tam 9 yıldır hiçbir albüm çıkarmayarak hala darmaduman etmeye devam ediyor…
2014’te ise Athena, Altüst ile gayet başarılı bir iş çıkardı. Onlar da yine tam 8 yıldır bir albüm çıkarmış değil…
Örnekleri sadece bu üç güzide grubumuz için verdik ancak bu genellemeyi o dönem piyasayı kırıp geçiren çoğu grup ve sanatçı için rahatlıkla yapabiliriz.
mor ve ötesi, 10 yıllık albüm sessizliğini 2022 yılında sonunda bozduğunda ise hepimiz derin bir oh çektik. Sanki eski bir dost çok uzak bir ülkeye taşınmış da yıllardır görüşememişiz ve tam 10 yıl sonra kavuşmuşuz gibi.
Sirenler albümü, gerek kapak renklerinin anlamları olsun gerek ise zaman kavramını ele alan konsepti olsun cidden ustaca ele alınmış ve üzerinde bolca emek verilerek ilmek ilmek işlenmiş bir eser.
Bu konsepti oluşturan 11 şarkı ise gerçekten hem cesur (siyasi) şarkı sözleri hem de besteleriyle acayip bir hayranlık uyandırıyor.
Hatta şarkı sürelerinin akılalmaz uzunluğu ise albümün cesaretini ve kalitesini övmek için tek başına bile yeterli bir sebep:
Günümüzün hızlı tüketim bağımlılığında, bir şarkının sadece en vurucu ya da akılda kalıcı 20 saniyesinin alıp arabesk edit ya da TikTok yapılıp deliler gibi izlendiği şu piyasada bir albüm çıkaracaksınız. O albümdeki on bir şarkının dört tanesi tam 5 dakikanın üzerinde olacak ve hatta bir tanesi ise 7 dakikaya yakın olacak…
Cidden sırf bu sebeple haklarını vermek gerek, uzun uzun intro ve outro duymayalı çok olmuştu, inanılmaz özlemişiz. İşte intro’sunun süresi, tam 1 dakika olan o güzide şarkımıza gelelim:
Dünyaya Bedel, Sirenler’in ilk hiti olan Forsa 10 Aralık 2021’de çıktıktan sonra, 24 Aralık’ta hayatımıza girdi ve albümden çıkan resmi olarak ikinci tekli oldu.
Öncelikle, bu şarkının 2021 yılında çıktığına inanabilmek cidden mümkün değil gibi. Özellikle Ekşi’de de çoğu yazarın entry’sinde ifade ettiği üzere, sanki Büyük Düşler albümünden fırlamış gibi bir eser bu. 2005-2006 yıllarına ait olmalı. Sakin sakin yükselen progresif bir sound, özenle yazılmış gitar arpejleri ve üzerine oldukça düşünülmüş nitelikli şarkı sözleri bize o yılları hatırlatıyor…
Sözlerin analizine girmeden önce, parçanın ismi hakkında birkaç cümle etmemiz gerekiyor. “Dünyaya Bedel”, elbette Atatürk’ümüzün söylediği meşhur “Bir Türk, dünyaya bedeldir.” (Kastamonu, 1924.) sözüne bir atıf.
Ancak, elbette burada saf bir milliyetçiliği vurgulayan bir anlamdan ziyade, daha çok ülkenin siyasi ve sosyolojik çıkmazı ifade ediliyor.
Harun Tekin, birinci tekil kişi olarak esasen kendi duygularını değil, ülkemizin duygularını açığa vuruyor. Bu şarkıdaki “ben”, esasen “Türkiye”nin kendisi. Neredeyse bütün dizeler ise bunu oldukça net bir biçimde aktarıyor…
Açılışın yapıldığı sözler, Nuri Bilge Ceylan’ın malum “benim yalnız ve güzel ülkem” konuşmasını hatırlatır nitelikte: “Gururluyum yalnızlığımla, mutsuzum galiba.”
Bu sözleri ise detaylı açıklamamıza gerek bile yok, her şey ortada: “Padişahların hesabında, benden ne varsa yalan.”
Nakarat, bütün ülkenin siyasi konjonktürünü tamamen özetleyen bir bölüm olmuş. Özellikle Tekin, "İstemiyor." kısmında o kadar içten bir hüzün ile bağırıyor ki o enerjiden etkilenmemek elde değil.
“Belki de hep savaşta gibi
Hiçbir yerde durmak istemiyor
Dünyaya bedel eşsiz ruhum
Dünyayı bilmek istemiyor”
Jeopolitik konumumuz sayesinde Doğu ve Batı’nın her zaman arasında kalmış adeta melez bir toplum olmamızın hem kaçınılmaz yalnızlığı hem de (özellikle iktidarımız sağ olsun son 20 yılda) dünyanın gelişmiş toplumlarından da giderek uzaklaşmamız ifade ediliyor.
Şarkı sözlerinin yanında, renkler de bu albüm için oldukça derin anlamlara sahip bir konsept içeriyor. Sirenler albümünü ele aldığımız incelememizde de belirttiğimiz üzere mavi renk, bu albüm için hüznü anlatıyor.
Esasen “blues” müzik türüne bile ismini vermiş olan mavi renk (blue), halihazırda İngilizce’de ikinci kelime anlamı olarak “hüzün” demek. Bu sebeple de grup, mavi renge bu yakıştırmayı yapmış olabilir. Aynı zamanda ise bir zaman konseptine sahip olan albümde mavi, geçmişi temsil ediyor.
Forsa şarkısının, içerdiği yüksek enerji ve yoğunluğu düşündüğümüzde single kapağının kırmızı (öfke) olması da Dünyaya Bedel’in aşağıdaki mavi (hüzün) kapağı da aslında özenle seçilmiş detaylar. Hatta Koray Doyran ve (kendisiyle gurur duyduğum üniversite arkadaşım) Ataberk Akalın tarafından dizayn edilen bu logo da kendi içinde şarkı sözleriyle daha da detaylara ayrılıyor.
Beste açısından, hem çoğu mvö şarkısı gibi Kerem Özyeğen ve Harun Tekin gitarlarının yönettiği bir riff ile dinleyicisini anında saran bir melodi hem de hüzünlü olmasına rağmen aynı zamanda kararlı ve isyankar bir hissiyata sahip nakarat kısmı ile beraber cidden etkileyici bir şarkı bu.
Aynı hissiyatı müzik videosunda da verebilmeyi başaran klibin yönetmeni Aslı Çelikel’e buradan teşekkürlerimizi sunuyoruz; Dream TV dönemlerini anımsatan ancak oldukça modern ögeler de içeren bir klip olmuş. Videonun mavi renk teması ise elbette kaçınılmazdı…
Grubun 21.05.2022 İzmir Kültürpark Açıkhava konserinde tanıklık ettiğimiz üzere Dünyaya Bedel, esasen seyircinin en fazla tepki verdiği ya da bayıldığı eserlerden biri değildi açıkçası. Özellikle malum albüm Dünya Yalan Söylüyor’dan ne çalarlarsa o şarkının seyirci tarafından hala daha fazla reaksiyon alacağı belli.
Yine de Dünyaya Bedel’in İzmir’de ilk defa canlı çalındığı da varsayıldığında, o anki performanslarının kusursuz olduğu kesinlikle ifade edilebilir. Hatta canlı versiyonu, albüm hali ile neredeyse tamamen aynı gibiydi.
Buna rağmen, Sirenler albümü çerçevesinde değerlendirildiğinde ise bize göre albümün en büyük üç hitinden biri kesinlikle bu şarkı. Grubun birkaç yıl sonraki konserlerinde de mutlaka yer vermesi gereken bir şarkı olan Dünyaya Bedel, yazımızın başındaki müzik piyasası sorununu da belirttiğimiz üzere her şeyden öte aslında daha büyük bir anlam taşıyor.
Dünyaya Bedel, modern alternatif rock müziğin 2020’li yıllarını adeta “tanımlayan” birkaç şarkıdan biri. Grubun ise hiç tartışmasız bir şekilde son yıllarda çıkardığı en hüzünlü parça. Bu parçanın ve janrın asla ölmemesi dileğiyle…