![](https://static.wixstatic.com/media/01d8a7_8305c3b31d664ca0ae02be7db9e515c8~mv2.jpg/v1/fill/w_750,h_375,al_c,q_80,enc_auto/01d8a7_8305c3b31d664ca0ae02be7db9e515c8~mv2.jpg)
“Bu albümle ilgili, biraz da fazla sevdiğim ve parçası da olduğum için çok fazla konuşamam; onu hatta övmemem bile gerekir belki ama yani madem bir yaşına basmış ‘Güzel Şeyler’, albümü bir kez baştan sona dinlemeniz mutluluk verir doğrusu. Çok emek ve düşünce var bu ilk albümde.” -Harun Tekin, Twitter (Nisan, 2020).
Albüm Puanı: 8.
Öne Çıkan Parçalar: 1. Sangria 2. Yeni Bir Hayat (Canlı) 3. Kestim Kara Saçlarımı
Hepimiz, neredeyse her gün müzik dinliyoruz ve her gün binlerce şarkı çıkıyor. Spotify'da oluşturduğunuz listelerde aynı şarkıyı defalarca dinleniyoruz ama bazen bir sesi duyduğunuzda o ses gerçekten de ruhumuza dokunuyor. Sanki yıllardır o sesi arıyormuşsun da sonunda bulmuşsun gibi. İşte Simge Pınar da öyle bir yetenek.
Tıpkı Harun Tekin'in yukarıda ifade ettiği gibi, baştan sona dinlenmesi gereken bir albüm bu. Her parçası, kendi içinde ayrı bir hikaye barındırıyor. Bu hissiyatın da yanı sıra aynı zamanda da yer yer Türk alternatif rock müziğin zirvede olduğu dönemleri de hatırlatıyor.
Tabii ki albümün prodüktörlüğünü üstlenen Tekin'in de bunda etkisi oldukça fazla. Onun dışında ise günümüz müziğinde sıkça karşılaştığımız o yapay şarkı sözleri ve zayıf bestecilik, bu albümün hiçbir şarkısında yok.
Özellikle de teknolojinin ve müziğe erişimin imkanların artmasıyla buna paralel olarak da elektronik müziğin ve hip-hop ile trap’in artık başka bir seviyeye geçmesinin de enstrüman müziğini öldürdüğünü biliyoruz; ancak buna rağmen Simge Pınar, bu albümün her saniyesinde o eşsiz yeteneği sayesinde bize o özlediğimiz enstrüman müziğini hatırlatmayı başarıyor.
Pınar, kendisini keşfeden Harun Tekin’i 2019’daki bir röportajında bu şekilde anlatmıştı:
“En başta, yazdıklarımı paylaşırken biraz endişe duyduğumu söyleyebilirim. Şarkılarımı o zamana dek sadece arkadaşlarıma dinletmiştim. Çocukluk kahramanım dediğim, yıllarca dinlediğim çok başarılı bir şarkı yazarıyla paylaşmak çok kolay olmadı haliyle. Daha öncesinde yaptığım şarkılarla ilgili objektif bir yorum almamıştım bir de ama Harun Tekin çok başarılı bir müzisyen olmasının yanında çok iyi niyetli, kibar ve çalışması kolay biri. Beni her zaman daha fazla üretmem için yüreklendirdi, kendimi de hep rahat hissettirdi.”
Simge Pınar, yıllardır şarkı söylemesinin yanı sıra, Koç Üniversitesi’nde Endüstri Mühendisliği’nden (altın bilezikten) mezun olduktan sonra İTÜ’de Ses Mühendisliği Bölümü’nde okumaya devam ederek işin pratiği ile birlikte teorisinde de uzmanlaşmaya devam ediyor.
Pınar, müzikle her zaman iç içe bir hayat geçirmiş olsa da şu an hak ettiği gerçek değeri -streaming açısından- tam anlamıyla görebilmiş değil.
Belki de günümüz dünyasında değil de böyle tam 2000'li yılların başında, alternatif rock sahnemizin zirve döneminde piyasaya çıkmış olsaydı onu belki de daha erken sahnelerde görmüş ve daha fazla başarılar elde etmiş bir sanatçı olarak alkışlayabilecektik, ancak elbette ki yolu ve kariyeri daha hala çok uzun.
Ne mutlu ki Harun Tekin, Gümüşlük Akademisi’ndeki şarkı yazarlığı atölyesinde bu eşsiz yeteneği keşfetmiş, ilk albümün de prodüktörlüğünü yapıp çoğu enstrümanı çalmış.
Eğer Simge Pınar bu atölyeye hiç katılmamış olsaydı onunla belki de hiç tanışamayacaktık. Bu arada sanatçının o sürecini detaylı merak edenler ise Yekta Kopan üstadın her zamanki içtenliğiyle gerçekleştirdiği Noktalı Virgül söyleşisine göz atabilir.
Tekin ise Twitter’daki flood’unda Simge Pınar’ı ve albümü şu harika cümlelerle anlatıyor:
“O atölyenin çok yetenekli öğrencileri vardı. Her birinin özgünlüğü ve potansiyeli insana mutluluk veren bu çocuklardan biri, son derslere kadar hiçbir şey çalmadan, sanki sadece dinlemeye gelmiş gibi beklemişti. Son hafta çaldığı bir şarkıyla, atölyedeki herkesi çok etkiledi. Ben de hayatım boyunca çok nadir kurduğum bir cümleyle, bilmiyorum ona iyilik mi, kötülük mü ettim: ‘Senin müzik yapman lazım.’ Bu cümleyi çok zor kuruyorum çünkü bu ülkede bunun ne kadar zor olduğunu, nelerden vazgeçmek nelere göğüs germek gerektiğini iyi biliyorum.
Simge, çok iyi bir üniversitenin çok prestijli bir bölümünden mezun bir de. Gayet de nakte çevrilebilir ve global ölçekte geçerli bir eğitimi var yani. yani, belki ilk kez düşünenlerin sanacağının aksine, sadece müzik yapan birinden daha karışık bir durumla karşı karşıyaydı. Ben yine de ona bunu demeden duramadım, çünkü bu eski öğrencim çok üst düzey bir şarkı yazarı olduğunu hissettiriyordu; kelimelerle de akorlarla da notalarla da arası çok iyiydi; yeterince gitar çalabiliyordu, ses tonu çok güzeldi, kontrolü gayet yeterliydi; ve en önemlisi; tüm bunların farkında değildi.
Bu, şu demekti: Hayatım boyunca bizim buralarda gördüğüm örnekler bunun tam tersine daha yakınken, o Haziran’ın üstünden daha 7-8 ay geçmişken, her meslekten yüz binlerce genç yetenek ağlaya ağlaya başka diyarlara göçmemişken, bir yetenek ortaya çıkmak üzereydi.
Onun da aklına yattı galiba müzik yapmak ve birkaç yıl şarkıları üstünde çalıştık. Bu sırada bu şarkılardan oluşacak albümün en ideal ortaya çıkma yolları üzerine de çok çalıştık. Benim zamanım ve bazen de imkanlarım el vermediği için, tabii ki 2015 yazından itibaren hızlanan ülke bazındaki büyük savruluşların ve sıkıntıların da etkisiyle, belki yapmamız gereken hızda bitiremedik albümü, ama albümün prodüktörü ve davul hariç enstrümanların çoğunu çalan kişi olarak albümün kalıcı olması için elimden gelen her şeyi yaptığımı biliyorum.
Simge Pınar, ilk gün gibi bugün de senin uzun ve çok başarılı bir müzik kariyerin olacağından eminim. Bunun özellikle ilk yıllarının hiç kolay olmayacağını söylemiş olmanın, ayrıca kendi hayatımın aynı ilk yıllara denk gelen kısmının da hiç öyle dert üstü murat üstü geçmediğini senin de görmüş olmanın rahatlığıyla, mutlaka daha iyisini yapmış olabileceklerimizin de bilinciyle, yolun bundan sonrasında da ister prodüktör ister sade bir fan olarak elimden geleni yapacağımı bilmeni isterim.”
Bunun dışında, Simge Pınar’ın Twitter hesabının bio’sunda yer alan “şarkıcı - şarkı yazarı” yani motamot çevirisiyle “singer-songwriter” Ifadesinin yazması ise hiçbir şekilde tesadüf değil çünkü Pınar’ın Amerikan solo müzisyenlerin indie-folk kültürünün bir uzantısı olan ve yıllardır süregelen bu “singer-songwriter” kültürünü bütün şarkılarında hissedebilmek mümkün:
Özellikle de bu albümde Bob Dylan’dan Elliott Smith’ine kadar tamamen “hissiyat” odaklı bir müzik yapan singer-songwriter’lar gibi biraz geleneksel bir yapıda ve gitar bazlı (özlediğimiz) bir sound’a rastlıyoruz. Güzel Şeyler'i sevmek için ise başlı başına bir sebep bu.
Esas sebep ise tabii ki sanatçının kendisi. Şarkıcı, gerek ses renginin doğallığı olsun gerek de mükemmele yakın bir şarkı yazarlığı anlayışı olsun resmen eşsiz bir yetenek. Şarkı hikayeleri de vokal tarzının hissettirdikleri de oldukça gerçek hem de. Tam anlamıyla doğal ve sade bir saf yetenek ile karşı karşıyayız.
Gelin, bu duygu albümüne ve hatta belki de onun da ötesine geçen muazzam bir kayıt olan 2020 çıkışlı Akustik EP’sine göz atalım.
Albümün açılışını yapan Oysa, şarkı sözlerinin orijinalliğiyle ve nakaratındaki o muazzam melodisiyle oldukça akılda kalıcı bir eser. Ayrıca, sanatçının erkek arkadaşı da olan müzisyen Efe Demiral da gitarlarıyla bu şarkıya eşlik ediyor. Şarkının bu stüdyo halini benimsemiş olsak da Güzel Şeyler Akustik EP'deki Oysa, şarkının esas halinden çok daha samimi bir sound’a sahip. Aslında, bu durumu EP’nin diğer parçaları için de rahatlıkla söyleyebiliriz ki daha sonra tekrar bu konuyu irdeleyeceğiz.
Ardından gelen Kestim Kara Saçlarımı albümün kesinlikle en özel işlerinden biri oluyor. Özellikle, şarkıcının vokallerindeki iniş-çıkışların ayarlanması, “Aydınlığım, deliyim, rüzgarlıyım” kısmındaki duygu yükü ve elbette şarkı sonundaki tekrar kısımları gerçekten mükemmel bir şekilde düzenlenmiş. Defalarca hiç bıkmadan dinleyebileceğiniz bir eser bu. Üstelik, şarkının sözlerinin de ayrı bir anlamı var. Sanatçı, sözler hakkında Hürriyet röportajında şu anlamlı cümleleri kurmuş:
“Albümdeki bütün şarkıların sözü, müziği bana ait ama o şarkıyı Gülten Akın’ın aynı isimli şiirinden besteledim. Gülten Akın benim en sevdiğim şair. Bu şiire bakınca bu ülkede kadın olmanın ne anlama geldiğini çok net bir şekilde hissediyorsunuz. Konserlerde kadınlarla birlikte bu şarkıyı söylemek, yasaklara, yasalara, törelere rağmen güçlü durmamız gerektiğini haykırmak bana güç veriyor.”
Şarkıcının kariyerine resmi olarak başladığı ilk şarkıyla devam ediyoruz: Biz Hep Aynı. 2018 yılında çıkan bu single, nakaratındaki huzur verici gitar arpejleriyle birlikte “İnsanlar değişir, şehirler değişir, biz hep aynı” sözleriyle hafızalarımıza kazınmayı başarıyor. Albümün kesinlikle en başarılı şarkılarından biri olan eser, hem vokalindeki hem de altyapısındaki sadeliğiyle resmen kayıtta fark yaratıyor.
Bu arada hem albüme adını veren o malum şarkı Güzel Şeyler hem de ismiyle dikkat çeken Siz Beni Seviyordunuz parçalarını incelerken, mutlaka 2020’nin yaz aylarında yayımlanan Güzel Şeyler Akustik EP üzerinden de bir değerlendirme yapmamız gerek:
Öncelikle, her ne kadar hem mor ve ötesi’yle tek kelimeyle “efsaneleşmesi” olsun hem de (dağılmış) şahane gruplar Sakin ve Gece gibi yetenekleri parlatmasıyla olsun ayrı bir hayran olduğumuz Harun Tekin, bu iki şarkının albümdeki düzenlemelerinde maalesef hissiyata gölge düşürüyor. Yaylı çalgıların altyapıya eklenmesi ve hatta Güzel Şeyler şarkısında araya giren üflemeliler gibi detaylar, duygu yükünü resmen boğuyor. Albüm genel olarak Tekin tarafından acayip başarılı bir prodüksiyona sahip olsa da bu “boğma” durumu maalesef sadece bu belli şarkılar için geçerli.
Buna karşılık, Akustik EP’de düzenlemeleri ve kaydı yapan ise Uyku Pansiyon (2019) albümü ile dikkatleri çekmiş gitarist Efe Demiral, yani daha önce değindiğimiz üzere Simge Pınar’ın erkek arkadaşı. Demiral’ın gerçekten de mükemmel bir iş çıkardığına tanıklık ediyoruz:
Bu iki şarkının da stüdyo albümündeki versiyonlarına göre hem bariz bir şekilde tempoları düşürülmüş hem de altyapıları sadeleştirildiği ve akustik gitar ağırlıklı bir enstrüman düzeni oluşturulduğu için duygu yoğunluğu resmen patlama yapmış. Özetle bu iki şarkı, -gerçek anlamda da mecazi anlamda da- “aşk” ile buluşmuş. Bu ikiliden gelecekte daha fazla ortak şarkı bekliyoruz.
Gerçekten de içimizi ısıtan bu “Akustik EP” için Simge Pınar ise Instagram paylaşımında şu tatlı cümleleri kurmuş: “Tamemen evde kaydedilen bu mini albüm sonbahara hediye, kışa hazırlık olsun dilerim.”
Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Saatleri Ayarlama Enstitüsü’ne yapılan göndermelerle yüzümüzü gülümseten Yeni Bir Hayat şarkısı da önceki iki şarkı gibi aynı tatlı dertten muzdarip. Bu parçanın da canlı-akustik versiyonu, iyi ki bu stüdyo albümünün en son parçası olarak kendine yer bulabilmiş; çünkü yine esasen burada gerçek duygu yoğunluğunu hissedebiliyoruz.
Rock versiyonu olan albümün altıncı şarkısı ise hem gereksiz hızlı temposu hem de fazlasıyla tahmin edilebilir derecede alternatif pop-rock altyapısıyla eseri maalesef klişeleştiriyor. Bu nedenle de şarkının akustik versiyonu da bu versiyonuna göre daha çok dinlenmiş. Eser, zaten 2016 yılında bu slow haliyle meşhur bir Sofar versiyonuna da sahip.
Sangria ise halihazırda stüdyo albümünün en başarılı hitlerinden biri. Hem kalplerimize dokunan nakaratı hem aklımızı alan geri vokalleri hem de bestenin güzelliği ile resmen bir alternatif rock hiti. Ancak bu şarkı, sanatçı için çok daha fazlası…
Belki de Simge Pınar’ın kariyerinin başlangıcının anahtarı bu. Hatırlarsanız yukarıda Harun Tekin’in flood’unda “Son hafta çaldığı bir şarkıyla, atölyedeki herkesi çok etkiledi.” cümlesi yazılıydı. İşte bu şarkı, o şarkı. Tıpkı Pınar’ın kendisinin de bu şarkıda değindiği gibi, “Hayat şaşırtıyor, cevaplar önüme geliyor...”
Sanatçı, albümü çıkınca kaleme aldığı Instagram paylaşımında, bize aşağıdaki samimiyet dolu cümlelerle kalbini açmıştı, biz de umarız ki hayatın boyunca bu en büyük hayalini dopdolu bir şekilde yaşamaya devam edersin. Albümün 1. yıl dönümünde sayın Harun Tekin hissiyatını paylaşmıştı, biz de 2. yıl dönümünde; 12. Nisan 2021'de bu yazıyı paylaşarak içimizi sana döküyoruz, her şey için çok teşekkürler Simge...
“Çocukluğumdan beri en büyük hayalim bir albümümün olmasıydı. Ne kadar mutlu, heyecanlı ve şükran dolu olduğumu anlatmama imkan yok...”