![](https://static.wixstatic.com/media/01d8a7_685b8f3b148247299d26f79c41b10274~mv2.jpg/v1/fill/w_900,h_600,al_c,q_85,enc_avif,quality_auto/01d8a7_685b8f3b148247299d26f79c41b10274~mv2.jpg)
Müzik sektöründe yeni bir sanatçıysanız fark yaratmanız gerekir. Bu nedenle yeterince orijinal bir iş icra etmiyorsanız zamanla kaybolur gidersiniz.
2005 yılında Londra’da kurulmuş olan topluluk The xx ise ilk albümleri xx’i piyasaya sürdüğünde, grubu bir defa dinleyen bile bu albümün zamana ait olmayan bir değere sahip olduğunu anlamıştı.
2009 çıkışlı bu debut albüm, modern müzikte yok olmaya yüz tutmuş “orijinallik” kelimesinden çok fazla iz taşıyordu.
Bu nedenle İngiltere’deki en önemli müzik ödülü Mercury Prize’ı da kazandı. Grubun başardığı ise özetle günümüz dünyasının vazgeçilmezlerinden indie-pop’u post-punk ve dream-pop tatlarıyla karıştırmasıydı.
Özellikle vokal Romy Croft’un naif vokalleri ve sade gitar riffleriyle, bas gitardaki Oliver Sim’in Croft’a eşlik eden gitar yürüyüşleri ve dingin vokallerinin yanında, grubun DJ’i Jamie xx’in yaratıcılığı, ortaya özgün bir “sound” çıkardı.
Minimalistlik ise albümün başka bir özelliği. Kullanılan enstrümanlar ve beatlerin sadeliği, vokallerin huzur veren basitliği, albüm görseli, şarkı isimleri ve hatta grubun giydiği siyah ağırlıklı kıyafetler bile minimalist.
Albümün bir diğer karakteristiği de parçaların gece dinlenince dinleyenlere daha fazla zevk vermesi olabilir.
Özellikle gece 12’den, hatta 2-3’ten sonra şarkılar başka bir boyuta geçiyor. Şarkıların genellikle düşük ya da orta tempolu olması da karanlıkla bütünleşince sabah olmasın istiyorsunuz.
Bununla birlikte ilk parçadan sonuna kadar hiçbir şarkıyı atlamadan zevkle dinlenebilen bir yapıya sahip olması da albümü zamansız bir klasik haline getiriyor. Bu özellik günümüzde yayımlanan çoğu indie grubun kayıtlarında görülemiyor çünkü çoğu topluluk sadece birkaç singledan ibaret.
Intro, 2 dakika 7 saniyelik süresine rağmen hakkında sabaha kadar konuşulabilecek bir eser. Hatta bunu tahmin etmiş olacaklar ki YouTube’da 10 saatlik versiyonları bile bulunuyor. City of the Sun coverı da ayrı bir güzellik.
Ardından gelen VCR, Bowie’nin Heroes’unu andıran basları ve gitarları ile dinleyeni kendine bağlıyor. Crystalised ise albümün en büyük hitlerinden biri. Romy ve Oliver’in art arda gelen vokalleriyle birlikte nakarattaki “haihaiha” bölümü aklınızdan çıkamıyor. Parçanın muazzam bir Gorillaz cover’ı da mevcut.
Islands ise gitarların beatlerle uyumunun parçaya şahane bir şekilde hükmettiği bir eser. “I am yours now. So now I don't ever have to leave. I've been found now. So now I'll never explore” dizeleri de fazlasıyla etkileyici.
Albümün her parçasını böyle anlatmaya devam edersek yazımız bir kompozisyona dönebilir ancak Heart Skipped a Beat, Fantasy, Shelter, Basic Space, Infinity, Night Time ve Stars kısacası bütün parçalar ayrı birer gece hikayesi.
Böylelikle bu kayıt da Ekşi’deki Bütün Parçaların Güzel Olduğu Albümler’in arasına ekleyebileceğimiz bir eser oluyor. Özetle bu parçaların hiçbirini ayırt etmeden, bırakın hepsi baştan sona gecelerinize eşlik etsin...